
Kandilli İstanbul'un Üsküdar ilçesinin en kuzeyinde Boğaziçi kıyısında bulunan bir semt.Anadoluhisarı ile Vaniköy arasında. Kandilli semtinin adının nereden geldiğine dair şöyle bir rivayet bulunuyor:Burada Dördüncü Murat Revan Seferine(1635) hazırlanırken bir saray yaptırır
Sarayın yapıldığı yare Kandilli Bahçe denir
Saray eskiyence Birinci Mehmet bu sarayı yeniledi
Bu saraya ve çevresindeki semte Nevabad adı verilir
Nevabad Sarayının Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından onarılması 1718 yılına rastlar
Dördüncü Murat 1632’de Revan Seferinden dönünce burada bir şehzadesi dünyaya gelir
Yedi gün yedi gece kandiller yaktırıp şenlikler yaptırır
Kandilli adının buradan geldiğidir.
Bir başka rivayet ise; Kandilli’de bir deniz Fenerinin bunmasından ötürü Kandilli adının verildiğidir.
Semtte sahil boyunca uzanan yalılardan bazıları Kıbrıslı Yalısı, Abud Yalısı, Kont Ostrorog Yalısı,Hadi Semi Yalısı ve Edip Efendi Yalısı'dır.
Hadi Semi Bey Yalısı
Kont Ostrorog YalısıKandilli adı ile özdeşleşen biryer Kandilli Kız Lisesi diğer yer ise Kandilli Rasathanesidir.
Kandilli Kız Lisesi: İstanbul’un en güzel tepelerinden biri üzerinde bulunan Kandilli Kız Lisesi’nin yeri,tarihi kayıtlara göre Sultan I.Mahmut ile Şeyhülislam Vani Mehmet Efendi Vakfıdır. Bina, Sultan Abdülaziz (1830 – 1876) tarafından kız kardeşi Adile Sultan için yazlık ikametgah olarak yaptırılmıştır.Adile Sultan Sarayı 1914 de hazineye geçmiş ve tapuda Hazine-i Maliye adına tescili yapılmıştır. 1909'dan itibaren kandilli kiz lisesi olarak kullanilmaya baslanmis. uzun yillar istanbul'un ilk kız lisesi olarak egitim ve ogretime hizmet veren saray, 1986'da elektrik kontagindan ciktigi varsayilan bir yangindan sonra kullanilamaz duruma gelmis.2008 yılınde yeniden eğitime başlamıştır.
Kandilli Rasathanesi:21 Haziran 1910'da Türkiye'de astronomi ve jeofizik çalışmalarının öncülerinden biri olan Fatin Hoca (Gökmen)'yı yeni kurulacak olan rasathanenin müdürlüğüne tayin ettiFatin Gökmen rasathanenin kuruluşu için bugünkü Vaniköy üzerindeki İcadiye tepesini uygun görmüştür.
O zamanlar bu tepede eski İcadiye Kasrı'nın arazisinde bulunan Boğazlar Komutanlığı'na bağlı bir topçu birliğinin yanısıra, İstanbul Şehremaneti'ne bağlı köşkçüler (yangın haber veren memurlar) tarafından kullanılan ve bir kâgir kule ile iki odadan oluşan bir bina bulunmaktaydı. Bunun dışında, atların barındığı bir ahırdan başka bina yoktu. Eylül 1910'da eski sakinleri burayı boşaltmaya başladılar, Milli Eğitim Bakanlığı'nca verilen 500 altın lirayla mevcut binanın tanzimine başlandı ve Fransız Meteoroloji Birliği Müdürü Prof. Dr. Angot ile temasa geçilerek, birinci sınıf bir meteoroloji istasyonu için gerekli aletlerin siparişi verildi.
1926 yılında ilk deprem kayıt sistemi kurulmuş, bu sistem 1948 yılında geliştirilerek yenilenmiştir.

Leman Sam'ın Kandilli Şarkısıda pek güzel anlatır Kandilli'yi.
Timur Selçuk'un dizelerinde de ayrı bir tat vardır Kandilli adına....
Kandilli yüzerken uykularda
Mehtâbı sürükledik sularda…
Mehtâbı sürükledik sularda…
Bir yoldu parıldayan, gümüşten,
Gittik…Bahs açmadık dönüşten.
Gittik…Bahs açmadık dönüşten.
Hulyâ tepeler, hayâl ağaçlar…
Durgun suda dinlenen yamaçlar…
Durgun suda dinlenen yamaçlar…
Mevsim sonu öyle bir zaman ki
Gaaip bir mûsıkîydi sanki.
Gaaip bir mûsıkîydi sanki.
Gitmiş kaybolmuşuz uzakta,
Rü’yâ sona ermeden şafakta…
Rü’yâ sona ermeden şafakta…


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder